Cehennem (Ciltsiz) - Dan Brown
Cehennem - Dan BROWNGizli geçitler, karanlık dehlizler ve soluk soluğa bir serüven!Dan Brown’ın sır gibi gizlenen kitabı 12 ülke ile aynı anda Türkiye’de de piyasaya çıktı. Hatta saat farkını göz önüne alırsak kitap dünyada ilk olarak Türkiye kitapçılarının raflarında yer aldı.
Dan Brown bu kitabı yazarken Dante’nin Cehennem’inden esinlendiğini söylemişti. Kitabı okurken de bu etkiyi görebiliyorsunuz; Dante’nin cehennemi sizi içine çekiyor!
Bugün Dünya Sağlık Örgütü’nün de açıkladığı üzere dünya nüfusu büyük bir hızla artmakta. Kitapta da bu nüfus artışının yaşantımızı nasıl olumsuz etkileyeceği anlatılıyor ve bu sorun bir cehennem olarak karşımıza çıkıyor. Peki, bu cehennemden nasıl kaçılır, bu sorunun cevabını arıyoruz bu kitapta. Bu arayışta da Brown Dante’nin Cehennem’indeki iç içe geçmiş ve gittikçe daralan dokuz sarmal daireye ve orada acı çeken insanlara atıfta bulunuyor.
Alışıldık Dan Brown kitapları gibi bu kitapta da yine sırlar, gizem, şifreler ve tabii sanat tarihi var. Ama Türkiye’deki okuyucular için bu sefer büyük bir fark mevcut. Çünkü cehennemin kapıları aslında İstanbul’a açılıyor! Hikâye Floransa’da başlasa da merkezde İstanbul var! Ve İstanbul’da da öne çıkarılan yerler Yerebatan Sarayı ile Ayasofya!
Kahramanımız ise yine Robert Langdon.
Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon başından vurulmuş bir halde evinden binlerce kilometre uzakta, Floransa’da bir hastane odasında gözlerini açtığında ne buraya nasıl geldiğini ne de nasıl vurulduğunu hatırlamaktadır. Yaşadığı korkunç baş ağrısına eşlik eden tek şey; sürekli kâbuslarında gördüğü kan kırmızısı bir nehrin karşı kıyısından kendisine “Ara, bulacaksın!” diye seslenen gümüş saçlı güzel bir kadın ve onu çevreleyen, toprağa baş aşağı gömülü can çekişen bedenlerdir.
Langdon gördüğü kâbusları anlamlandırmaya çalışırken kadın bir suikastçı tarafından takip edildiğini, kendisine tedavi uygulayan doktorlardan biri gözlerinin önünde vurulunca anlar. Hastanede görevli diğer doktorlardan biri olan Sienna Brooks’un o ölüm kalım anında yardım etmesiyle hayatta kalır ve neler olduğunu ilk olarak onun ağzından duyma fırsatına kavuşur.
Sienna’nın evinde kendine bir yol çizmeye ve olan biteni anlamaya çalışırken, genç doktorun, üzerinden çıktığını söylediği bir projektör, Langdon’ın çözmesi gereken sırlar ve şifreler dünyasının kapısını aralar. Projektörden duvara yansıyan, Botticelli’nin ünlü La Mappa del’Inferno adlı eserinin bir görüntüsüdür; ama bir fark vardır. Buradaki cehennem tasvirinde bir mesaj gizlidir.
Langdon bir yandan mesajı çözmek, bir yandan da müşterilerinin amaçlarına ulaşabilmeleri için varlıkları, personeli, tecrübesi ve yaratıcılığı her zaman sınırsız bir hizmet sunan gizemli örgüt Konsorsiyum'um peşine taktığı suikastçılardan kurtulmak zorundadır. Bu örgüt ister borsayı yükseltmek, ister bir savaşı meşrulaştırmak, ister bir seçimi kazanmak veya bir teröriste tuzak kurmak olsun, dünyanın siyasal güçleri için sahte bilgi komploları düzenleyen, akla hayale gelmedik senaryolarla kurulu dünya düzenini korumaya çalışan gizemli bir örgüttür ve şimdi de Langdon'ın peşindedir. Simgebilim profesörü hem Konsorsiyum'la baş etmeye hem de şifreleri adım adım çözdükçe Floransa sokaklarında farklı pek çok mekâna giderek ipuçlarını puzzle’ın parçaları gibi yerli yerine koymaya çalışır.
Sonunda Langdon Floransa’nın en eşsiz şaheserlerinden biri olan Vecchio Sarayı’nda muhafaza edilen bir ortaçağ veba maskesine, Dante’ye ait olan ölüm maskesine ulaşır ama ne yazık ki maske çalınmıştır ve çalanların bunu hangi amaca hizmet ederek yaptıklarını anlamak için Profesör Langdon bu aşamayı çözmek zorundadır. Fakat Langdon eldeki çok az ipucundan hareketle mantıklı bir sonuca ulaşamasa da eğer maskeyi ele geçirebilirlerse sırrı da çözebileceklerine inanmaktadır. Ve bundan sonra da amansız bir kovalamaca başlar. Artık, ipuçları Dante’nin Cehennem’inin içinde saklı olan bir bilmecenin etrafında şekillenen korkunç bir senaryonun içindedir ve hem peşindekilerden kurtulmak hem de kendisine umut bağlayan bilim dünyasının ümitlerini boşa çıkarmamak zorundadır.
Ve Floransa’nın tarih kokan dar sokaklarından Venedik’in muazzam bazilikalarına uzanan bu semboller zinciri Langdon’ı tarihi sonsuza dek değiştirebilecek olan bir mekâna sürükler. Burası üç imparatorluğun merkezi olmuş, insanlık tarihi kadar eski, dünyanın incisi İstanbul’dur. Ve bu şehirde ya tarih baştan sona yeniden yazılacak ya da bunu yazacak hiç kimse kalmayacaktır...
24 saat içinde geçen Robert Langdon’ın bu soluksuz macerası bu sefer Dan Brown okuyucularını daha bir saracağa ve nefessiz bırakacağa benziyor!
Dan Brown’ın son romanı ‘Cehennem’i çok merak ettiniz değil mi? Henüz kitabı almadıysanız, ‘Aman filmini izlerim’ diyenlerdenseniz, “Langdon bu sefer hangi heykeli anlatacak” dediğiniz zaman bile merak ettiniz. Son haftalarda birbiri ardına, hem yerli hem yabancı kaynaklardan Dan Brown ve ‘Cehennem’le ilgili haberler duydunuz çünkü. Merak etmeye mecbur bırakıldınız. “Usta bu kez neler yapmış” diyenler bu meraklanma sürecinden tatlı bir keyif aldıkları için, onların canına minnet. Merak ettiniz, çünkü ettirdiler. Zira, Dan Brown numarasını daha kitabı çıkmadan yapmaya başlamıştı. 15 Ocak’ta, 140 darbelik çağrısından sonra, birkaç dakika içinde 2.5 milyon insan, kitabın kapağını oluşturan mozaikte yer almak için server’ları çökertti. Amaç, Brown’ın son romanının adını ve kapağının nasıl olduğunu öğrenmekti. 12 ülkeden yayınevlerinin çevirmenleriyle ortaklaşa uyguladıkları çeviri faaliyetini bilmeyen kalmadı. Adeta, Ortaçağ’ın gizli tarikat kâtipleri gibi bir efekt yarattığına değinmiyorum bile… Kitabın son bölümlerinin İstanbul’da geçmesi de dumanı üstünde konular. Siz durun daha ne numaralar çıkacak o ‘Cehennem’den. Çünkü Dan Brown yine yapıyor numarasını…
‘Amerikalı’ sanat tarihçi ve simgebilimci Prof. Robert Langdon yine birbirinden eski Avrupa şehirlerinde saraylarda, müzelerde, özellikle ‘kiliselerde’, meydanlarda fink atıyor. Yanında yine kendisinden genç, bulunduğu şehrin diline ve kültürüne hâkim, tuhaf bir kadın var. Arada kıpırdanmalar olsa bile sevişmediği bir kadın. Yine uluslararası, yeraltı ve kalburüstü bağlantıları olan, ‘suç’la kol kola karanlık oluşumlar var. 100 metre öteden gördüğünüzde bile tanıyacağınız tetikçi/katil var. Yine koşturma var. Yine Langdon, adeta öğreten adam gibi bize sanat tarihinden, tarihten, gizli topluluklardan, tarihin sırlarından anekdotlar aktarıyor. Zaten her şey burada farkını ortaya koyuyor. Dedektif olmasa da Langdon yılların polis şeflerine kök söktürecek düğümleri çözüyor o anekdotlar sayesinde. BU sefer Da Vinci yerine Dante’nin etkisi üzerinden ilerliyoruz tarihi mekânlar arasında, katman katman! Dante’nin kılavuzu Virgilius misali anlatıyor bize hem Langdon hem Brown. Floransa’dan çıkıyor yola, varıp geliyor İstanbul’a. Ayasofya’nın karanlık kuytularına iniyoruz…
Yine soluk soluğa okuyoruz. Bahsi geçen eserlerin ne olduğuna (üşenmeyip) bakarak okuyun, kitabın görselliğini daha iyi anlayacaksınız. Okumasanız bile, kısa süre